Yu-Ma-Tu hakkında üretilen efsaneleri saymaya kalksak dünyayı birkaç defa döneriz herhalde. Önce Japon zannettik. Sonrasında gerçekliği hala muamma olan Yusuf (bazı kaynaklarda Yunus diye geçmektedir), Mahmut, Tuncer (yine bu da Tuncay olarak bazı kaynaklarda geçmekte olup neyin ne kadar doğru olduğu konusunda en ufak bir bilgimiz yoktur) adlarının ilk hecelerinden oluşmuş, %100 Türk markası olduğu söylendi. İsimlerin doğruluğu konusunda şüphemiz olsa da %100 yerli bir marka olduğu artık bilinen bir gerçek. Her zaman dar gelirlinin, üniversiteyi yeni kazanmış ailesinden ayrı hayat kurmaya hazırlanan öğrencilerin dostu oldu. Bugün televizyonsuz ev yoksa onun katkısı yadsınamaz. Uzakdoğu'dan gelen bilumum elektronik markalarına karşı ülkemizi tek başına savundu. Ama hiçbir zaman hak ettiği değer verilmedi ona. Sony diye tutturduk, sonrasındaki i-Pod çılgınlığına ise hiç mi hiç girmek istemiyorum. Adını ilk defa duyduğumuz Çin malı mp3'lerle beraber unuttuk gittik onu. Oysa yerli malı haftalarımız vardı bizim, Konya da Türkiye'nin buğday ambarıydı.
İşte tam Yu-Ma-Tu efsanesini unutmuşken uzak değil Almanya'dan güzel bir haberle sarsıldık, titredik ve kendimize geldik. Almanya'nın en çok satan gazetelerinden Bild'in düzenlediği "Erste Traditionell Festigkeit Wettbewerb" adlı yarışmada Yu-Ma-Tu en sağlam marka seçilerek Avrupa Kupaları'nda sapır sapır dökülen futbol kulüplerimizin yerine gururumuz oldu. Bild'in Ödül ve Organizasyondan Sorumlu Başkan Yardımcısı Tim Heppke yaptığı açıklamada "Böyle bir yarışma yapmaya evime yeni aldığım televizyonumun bizim 5 yaşındaki yaramaz tarafından düşürülmesi ve televizyonun haşat olması neticesinde karar verdim" diye belirtti.
Yarışma nasıl gerçekleşiyor, sorusuna ise Heppke "Önce belirlediğimiz markalardan televizyonları ya da müzik seti vb. eşyaları alıyoruz. Onu yine tarafımızca belirlenen ızbandutlar dediğimiz bir grup arkadaş tarafından kırılıyor, parçalanıyor, tekmeleniyor. Tüm markalar ızbandutlarımız tarafından haşat edilirken bir markaya, Yu-Ma-Tu'ya ne yaparsak yapalım, o en az hasarla çıkmayı ve her seferinde çalışmayı başardı. Haliyle de birincilik ödülünü kendisine verdik gitti" diye yanıt verdi.
Yu-Ma-Tu'nun kazanmasının kendileri için sürpriz olduğunu dile getiren Heppke evinde bundan sonra Yu-Ma-Tu'dan başka hiçbir markayı sokmayacağını ifade etti ve "Yu-Ma-Tu ile ne kadar gurur duysanız azdır" dedi.
Biz de yaramazpazarlama ekibi olarak bu gurur ve onurla Yu-Ma-Tu ile bir görüşme yaptık. Görüştüğümüz Yu-Ma-Tu Ar-Ge sorumlusu Armağan Gergin, ödüle şaşırmadıklarını, bunun uzun yıllara dayanan Ar-Ge çalışmaları neticesinde gelen sonuna kadar hak edilmiş bir ödül olduğunu ifade etti. "Ar-Ge faaliyeti olarak neler yapıyorsunuz?" sorumuza Gergin, "Şimdi bizim insanımız bildiğiniz gibi televizyona ya da müzik setine, mp3'üne bir şey olduğu zaman tamirci, servis çağırmak yerine sağına soluna vurarak çözüm bulur ya, İşte biz de bu yüzden sağlam elektronik cihazlar üretmek zorundaydık. Bunun neticesini aldık ve böylece -Bir Türk kadar kuvvetli- sözünü tekrar Avrupa'ya altın harflerle yazmış olduk" diye ifade etti düşüncelerini.
Futbol takımlarımız Avrupa'da nal toplarken Yu-Ma-Tu ödülleri toplayıp geliyor. Daha nice başarılara Yu-Ma-Tu diyoruz. Gururumuz oldun, göğsümüzü kabarttın.
By: hippypotam | Pazartesi, Kasım 27, 2006 at 12:16 ÖÖ | |
Şakşuka adlı eseriyle yerli patlıcan üreticisininin yüzünü güldüren ünlü sanatçı Tarık Mengüç'ün başarısı, uluslararası pazarlama çevrelerinin dikkatini çekmekte gecikmedi. Belçika'da yapılan araştırmalarda yeni kuşakların Brüksel lahanasına karşı negatif algılara sahip olması, buna karşılık brokoliyi daha sempatik buluyor olmaları ülkedeki yetkilileri bu konuda birşeyler yapmak gerektiği noktasına getirdi. Endişe verici bu rapor üzerine Belçika Tarım Bakanlığı ve Belçika Lahana Üreticileri Birliği yetkilileri ile bir araya gelen Mengüç "Sorunun değil, çözümün bir parçası olmak için buradayım. Artık şarkılarımı Brüksel lahanası için söyleyeceğim." dedi.
Basın toplantısında söz alan Belçika Lahana Üreticileri Birliği Genel Sekreteri Nathalie Delbouille, "Brüksel lahanası pişerken çıkan hoş olmayan kokular yüzünden gençler, artık bu güzel sebzeyi evlerinde pişirmez oldular. Halbuki lahana suyuna koyulacak bir kaşık sirke ile bu problemi çözmek mümkün. Üstelik Brüksel lahanasının o kendine dönük hali, top halinde oyulmuş patates ve havuçla kusursuz bir üçlü oluşturuyor. Brokolinin bu kompozisyonda yeri yok." dedi. Belçika Tarım Bakanı Dirk van Braeckman ise "Belçikalıların Brüksel lahanası yerine brokoliyi sofralarında baş tacı etmeleri , ülkenin hem mutfak kültürünü hem de tarım ekonomisini olumsuz etkiliyor. Danışmanlarımız Türkiye ve Tarık Mengüç dosyasını önümüze koyduğunda açıkçası sonuçlardan çok etkilendik. Önce yalnızca danışmanlık hizmeti alarak Belçikalı bir sanatçı ile çalışmayı düşündük ancak Tarık Mengüç gibi bu konuda uzman olmuş bir profesyonelin kitleleri etkileme tecrübesinden yararlanma fırsatını gözardı edemedik. Hurşit Yenigün ve Arajman Grubu aracılığı ile kendisine ulaştık. Kendisi projemize olumlu yaklaştı, sıkıntılarımız anladı ve yardımcı olabileceğini söyledi. Geldiğimiz noktada Tarık Mengüç şarkılarını artık Brüksel lahanası için söyleyecek diyebiliriz. Tarık Bey'e ve Valon, Flaman, Afrika kökenli ayrımı olmaksızın tüm Belçikalılara hayırlı olsun" dedi.
Konu ile ilgili görüşlerine başvurduğumuz Kuştepe sakinleri ise Tarık Mengüç ile gurur duyduklarını, bunun Serhat'ın Anderlecht transferini gölgede bırakacak büyük bir gelişme olduğunu söylediler. Uzmanlar ise doğru celebrity seçimi ve titizlikle hazırlanmış bir stratejinin neler yapabileceğini hep birlikte izleyeceğimizi belirterek bunun bir case study olarak pazarlama literatüründe yerini alacağının altını çizdiler. Avrupa Birliği Tarım Kooperatifleri Birliği (EUACU) yetkilileri, Brüksel lahanasını yeniden sevdirmeye yönelik bu pazarlama planını parmesan peyniri, kuşkonmaz, malta eriği gibi diğer Avrupalı ürünlerde de uygulamak üzerine harekete geçtiler. YaramazPazarlama ekibi olarak bu konudaki gelişmeleri raporları ile birlikte önümüzdeki günlerde tekrar gündeme getireceğiz.
By: domestos | Cuma, Kasım 17, 2006 at 1:37 ÖS | |
Japon consumer electronics devi Sony, piyasaya sınırlı sayıda sürmüş olduğu yeni ürünüyle; psikoloji alanında kullanılan ölçüm cihazlarının son tüketiciye ulaşmasını sağlıyor.
"Psychometer" adı verilen cihaz, vücudun içindeki doğal elektrik akımının dalga boyu ve şiddetini ölçelerek, kişiliğe dair ipuçları vermekte. Ancak
Psychometer bir tansiyon ölçer kadar masum bir cihaz değil.
Psychometer'ın en büyük özelliği, kadınların psikolojik profillerini kısa sürede ortaya çıkarmak.
Psychometer'ın
çalışması için, aletin sensörüne 10 saniye dokunmak yeterli. Vücudun en hassas noktalarından biri olan parmak uçlarından alınan elektriği analiz eden ve sonucu üzerindeki led ekranda yeşilden kırmızıya dönen bir skalada bildiren
Psychometer, kişinin psikolojik bakımdan dengesiz olma, uçlarda yaşama, karşısındakine zarar verme, kısaca "psycho" olma potansiyelini ölçüyor.
Aslında Sony'nin başlangıçta sadece profösyönel kullanım için geliştirdiği bu cihazın son tüketiciye ulaşması azimli bir "gazetecilik" örneği. Her şey Amerikan Esquire dergisi editörlerinden Michael Teabay'in, karıları tarafından fizisel ve psikolojik şiddete maruz kalan erkeklerin oluşturduğu destek grupları hakkında bir dosya konusu hazırlamasıyla başlamış. Teabay, farklı sosyo ekonomik statüdeki kadınların uyguladıkları psikolojik şiddeti incelerken, yüksek sosyo ekonomik statüdeki kadınların uyguladığı psikolojik şiddeti ölçmek amacıyla, New York'un Manhattan bölgesinde katılmış olduğu bir grupta, grup moderatörünün, katılımcılara, bir anahtarlıktan biraz daha büyük bir cihaz dağıttığını farketmiş. Cihazın, kadınların psikolojik profilini ölçmeye yarayan Psychometer olduğunu anlayan Teabay, derhal hazırlamakta olduğu dosya konusunu rafa kaldırıp, Psychometer üzerinde çalışmaya başlamış. Ürün hakkında haberin yayınlanmasından sonra, dergi bir ay boyunca tam 12.542 telefon çağrısı almış. Ürüne ilginin yoğun olması, Sony yetkililerini şaşırtmış. Bir yandan kadın - erkek arasındaki dengeyi bozabilecek böyle bir cihazı piyasaya sürmenin etik sakıncalarını düşünen, bir yandan da iş alanını genişletme fırsatını gren Sony, bu ikilem içerisinde ürünü piyasaya sınırlı sayıda sürmeye karar vermiş. Ürün ilk olarak Temmuz ayında, Esquire dergisi web sitesi üzerinde her ay hediye olarak dağıtılan elektronik cihazlar bölümünde, kullanımın takibi koşuluyla kayıtlı Esquire okurlarına dağıtıldı. Psychometer'ın bu erkekler tarafından nasıl kullanıldığını gözlemeye başlayan Sony, bir ay boyunca yaptığı incelemeler sonucuda deneklerin çoğunluğunun karşı cinsle olan ilişkilerinde bu alet sayesinde daha az yıprandığını, bir bölümünün ise zamanla alete bağımlı hale gelip, karşı cinse karşı çok daha pasif duruma geçtiğini gözlemledi. Bunun üzerine Psychometer'ın sadece psikologlar aracılığıyla, cihazı kullanmanın kişiliği etkilemeyeceği erkeklere satılmasına karar verildi.
Sony'nin yeni bir ürün kategorisi olan son tüketici psikolojik ölçüm cihazları kategorisi içinde yer alan Psychometer, Amerikan Psikologlar Birliği (APA) üyesi yaklaşık 1500 psikolog tarafından satılmakta. Sony yetkilileri yaptıkları açıklamada, bu ürünü Avrupa ya da Asya-Pasifik pazarına sürmeyi, yoğun talebe rağmen, henüz düşünmediklerini; bu pazarlarda da Amerikan pazarında olduğu gibi etik sorunları ortadan kaldıracak bir çözüm bulabilirseler ürünü pazara sürmeyi düşünebileceklerini söylediler.
By: Barış Bakır | Perşembe, Kasım 09, 2006 at 10:55 ÖÖ | |